İçinde bulunduğunuz zamandan, mekândan sıyrılıp bir boşluğa sığınmak istersiniz kimi zaman. O boşlukta bir öykü yaratırsınız. Yerine göre, bazen öykünün anlatıcısı bazen öykü kişilerinden biri olursunuz. Bir an gelir; kurup içine sığındığınız, boşlukta yüzen öykünüzü genişletmek istersiniz. İşte o anda; şimdiki zamandan ve içinde bulunduğunuz çevreden farklı öğelere ihtiyaç duyulur. Daha tanıdık geldiğinden midir; şimdiki zamanı, tamamen yok saymak için midir bilmiyorum.
Bir şarkı çalınır kulağınıza; o ana kadar hiç aklınızda olmayan bir film izlersiniz; daha önce hiç fark etmediğiniz, yeni bir yer çarpar gözünüze; bir geçmiş zaman kişisi, tesadüfen elinize geçen kitabın satır aralarından el sallar size… Öykünüzün olayı, mekânı, kahramanı oluverir, tüm bu yeni karşılaştığınız eskiler.
-Eski kelimesinden, sözlüklerdeki ilk anlamı çıkaramıyorum her zaman. Eski, deyince aklıma ilk önce kalıcılık, bitmemişlik geliyor. Şimdiki zamanda neyin yetmediğini bilmiyorum. Eski olan her şeyi değilse de birçok şeyi, daha fazla seviyorum.-
Yeni karşınıza çıkan bu eskileri; öykünüzün olayı, mekânı, kahramanı yaptıktan sonra geriye son adım kalıyor: Öyküyü masalsı öğelerle olağanüstüleştirmek… Masalsı öğeler, öyküyü yaşanan zaman ve mekândan sıyırmamız; öykünün boşluğu hak etmesini sağlamamız için önemli. Son adımı da attıktan sonra “masal zamanlar” başlıyor. Kimler yaşamıyor, neler yaşanmıyor ki orada… Masal Zamanlarda…
Bu blog, boşluğa sığınmak istediğimizde ihtiyacımız olan öyküyü kuracak öğelerle tanışmaya çalışmak için var. Öyküyü “masal zamanlar”a taşımak, herkesin kendine kalmış. Eskiye dair sevdiğimiz, beğendiğimiz, ilgimizi çeken, hayranlık uyandıran ne varsa burada olacak. Hatta bazen çok büyük bir sevgi beslemesek de “bunu da koyalım be!” dediklerimiz bile...
Sevgiyle…
Habib